Genesis

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Genesis

    tozlu kütüphane rafları.

    Tommy Vossaker
    Tommy Vossaker

    tozlu kütüphane rafları. 55AFZSL


    Uyruk : Norveç.
    Yaş : 29
    Lakap : Tom.
    Mesaj Sayısı : 8

    tozlu kütüphane rafları. Empty tozlu kütüphane rafları.

    Mesaj tarafından Tommy Vossaker Cuma Ara. 19, 2014 10:21 pm

    tozlu kütüphane rafları
    ___________








    Avrupa’nın buz tutmuş ama sıcak olan topraklarını andırıyordu Tommy’nin yüzü. Sakin ce içten bir sıcaklık ile gülümseyen suratında kendinden emin edası, karşısındaki bayana adeta şaşkınlık veriyordu; kadının gözlerinin az öncekine göre daha açık bir şekilde olması buna kanıt sayılabilirdi elbet. Durdu ve karşısındaki kadını süzmeye devam etti. Ellerini kavuşturduğu masanın üzerinde duran kaleme uzanıp kadının istediği kitabın ismini not alıp sakin bir şekilde kağıdın köşesine imzasını attı ve büyük bir işi başarmışçasına göğsünü kabartarak arkasına yaslandı. Yaptığı iş çok büyük bir şey de değildi oysaki, sadece babasının yokluğunda işletmekte olduğu kütüphaneye bakıyordu ve kadınla kısa bir sohbet ettikten sonra ona istediği kitabı vermişti. Olan biten tamamıla buydu. Ama şu eski tipli masanın ardında oturup kalem ve kağıtlarla uğraşmak ona Yüce Odin’den inan bir özgüven sağlıyordu; bu duyguyu sevmediğini söylese yalan olurdu. Teşekkür edip kalkan kadını kapıya kadar geçirme nezaketini gösterip yeniden yerine geldiğinde dağılmış olan kağıtları derledi ve masanın kenarındaki raflı kağıtlığa koydu. Şimdi, her şey daha düzenli gözüküyordu. İçi bir nebze olsun rahatlamıştı.

    Yerine oturmak için ardına döndüğünde kapının açılış sesini duyar gibi olmuştu ama bazen de hayalden bu sesi duyduğu oluyordu; yılların çanı kulağına yerleşip kalmıştı neticede. Kapıya doğru uzanıp baktığında içeri girmekte olan orta yaşlardaki ve yanaklarındaki çille bir şey aradığı her halinden belli olan kadına dikti bakışlarını. İlgilenmek isteyen biriymiş gibi ya da görevli olduğunu belli etmek istermişçesine kadına doğru yürümeye başladı, bir yandan da yüzüne yerleştirdiği o solmaz tebessümünü kadına göstermeye çalışıyordu. “Buyurun, nasıl yardımcı olabilirim?” Sahaf tarzı bir kütüphaneydi nasıl burası. Bir görevli illa olacaktı Tommy’ye göre. Babasına kalsa kimsenin yanına gidilmemeli ve insanları rahat bırakılmalıydı. Fakat Tommy buna hiç niyetli değildi, sürekli iletişim içinde olup daha fazla insanı tanımak istiyordu.

    "İyi günler." diyerek giriş yaptı saçlarındaki siyahlıklara beyaz teller düşmüş kadın. Yaşına göre biraz daha yıpranmış görünüyordu; tuhaftı. Muhtemelen dinlemeye değer bir hikayesi vardır diye düşündü Tommy. Ve kendisinin de kadına iyi günler dilemesinin şart olduğunu bilerek selam verdi. Selamı alıp kabul ettiği yüzündeki memnun ifadesinden belli olan kadın "Aslında ben de yardımcı olabilecek birini umarak gelmiştim. Aradığım kitap biraz zor bulabileceğim cinsten de." diyerek bir çok yere bakıp da sonuca ulaşamamış oluşunu böyle ifade etmeyi seçmişti. Elbette Tommy yardımcı olacaktı, bunu yapmayı seviyordu. Eliyle ileride duran babasının eski masasını göstererek "Buyurun. Siz dinlenirken ben de aradığınız kitabı bulmaya çalışırım." dedi. Cümlesini bitirirken de bakışlarını eskimiş raflara dikti. Buranın bu görüntüsünü ne kadar sevdiğini bu bakışında da anımsadı ve gülümsedi. Yaptığı işten memnun bir şekilde kadına bir şey ikram edip aradığı kitabı bulmaya başladı. Aristoteles'in Devlet adlı kitabını arıyordu ama eski bir basımıydı aradığı. Saf bir çeviri ve oynanmamış bir nüsha idi arzu ettiği. Bulması kolay olmayacaktı ama babasının arşivinde bulunduğuna da emindi. Kollarını sıvayarak tozu yeni uçurulmuş raflara yoğunlaştı. Bardağındaki taze limonatayı bitiren kadını peşinde görünce raflardan gözünü ayırıp konuşma gereği duydu kendinde. Devlet'i okumuştu; o dönemki kurulan demokratik siyasi ve sosyal yapıyı iyi özetlemişti adam. Ve tartışılmaya değer bir eserdi, takdirlik.

    "Daha önce okumuş muydunuz?" Eski bir basımı arşivlemek için arıyor olabilirdi kadın, bu soruyu sorması gayet doğaldı kendince. Yüzüne yerleştirdiği solgun ve anıları canlandıran bir ifade ile "Evet." dedi. Kısa ve netti. Ama derinliği o kadar hissettirmişti ki, nedenini sormak gelmişti içinden Tommy'nin. Ama bunun yerine dudaklarını büzerek sessiz kalmayı tercih etmişti. Tozun ev sahibi rafların arasında dolaşıp Eski Yunan Edebiyatı dizisini bulmaya çalıştı. Babasının değişik bir arşiv tekniği vardı ve çözmesi Tommy için bile zaman almıştı açıkçası. Aslında bulma büyüsü ile onu olduğu yerden çıkarabilirdi ama hem yaz idi; büyü yapması yasaktı, neticede on yedi yaşını tam doldurmamıştı. Hem de yanındaki kadının muggle olma ihtimali vardı. Sahaf-kütüphane olan bu işletmenin adı ne kadar "Sihirli Ev" olsa da bu ismi bir muggle da kullanabilirdi yani içeri giren herkes büyücü olacak diye bir kaide yoktu. Hem zaten böyle elle arayıp bulmayı daha değerli görüyordu; emek ve çaba kelimeleri onun için daha bir anlam kazanıyordu.

    "Okuyor musun?" Bir gence sorulan klasik bir soruydu. Hele soruyu soran kişi yaşça büyük biri ise bu sorunun sorulması kaçınılmaz oluyordu. Kısık sesle konuşmak alışkanlık olduğu için sessiz bir şekilde "Evet." dedi. Nerede okuduğunu sormamasını temenni ediyordu çünkü bu soruya genelde abuk sabuk cevaplar verir oluyordu; sevmiyordu. Ama sorarsa da en olgun şekilde cevaplayacağından emindi Tommy. Kadından beklediği soru gelmemişti, kimin nerede ne okuduğu pek umurunda değildi anlaşılan. Sadece kişinin kendini yetiştirmesine bakan bir tavrı vardı: "Kitaplarla fazla içli dışlı bir genç gibisin. Bu zamanda böyle bir gençle karşılaşmak..." Orta yaşlardaki kadının yarım bıraktığı cümleyi Tommy de dahil herkes en uygun şekliyle doldurabilirdi; zor değildi tahmin etmek. Ve üzücüydü. Ama bir yerlerde -ki Ravenclaw bunun için ideal bir örnekti- bu tarz gençlerin olduğunu elbette biliyordu.

    Kitabı rafındaki gizlendiği yerden çıkarıp kadına 'bu mu?' dermişçesine gösterdiğinde kadının gözlerindeki mutluluk adeta dükkana yayılmıştı. Bu doğal olarak Tommy'yi de mutlu etmişti. Hem birini memnun etkiş hem de bir işi kendine güvenerek başarmıştı. Böyle durumlara vesile olmayı sevmediğini söylemek yalan olurdu. Kadınla birlikte işlemleri yapmak için eski masaya doğru giderken kadının az öncekinden daha rahat bir ses tonuyla konuşmasına tanık oldu: "Sizin gibi gençleri görmek bana yaşadığımı hatırlatıyor adeta." Dönüp teşekkür etmek istedi. Söylediği her bir kelime, dudaklarından dökülen her bir kelam onun için iltifat niteliğindeydi. Babasının koltuğuna oturduğunda konuşmasının gerekli olduğunu hissetti. Yeterince sessiz kalmıştı kendince. "Ben... Ne bileyim? Okumayı seviyorum. Kitapları ve yazarlarını tanımayı seviyorum." O kadar tutkulu bir şekilde söylemişti ki, sanki akmakta olan bir çikolata şelalesine aşkını anlatıyordu ya da yıllarca görüşmeyen sevgililerin özlemini yansıtıyordu. Tutkusu kadını daha bir mutlu etmişti ve Tommy'nin hoş sohbetinden keyif almışa benziyordu, oturduğu koltuğa yayıldıkça yayılmıştı. "E, o zaman günün birinde senin kitabını da okuruz?" Takdir ve beklenti karışık bu cümleyi kadının söylemesine şaşırmıştı Tommy. En büyük hayalini ve arzusunu dile getirmişti. Bunu sohbetler arasında bir çok kişi dile getirirdi ama şimdi... Kalkıp kadının yanaklarından öpmek istedi. Bu, Norveç'te ona olan minnetini gösterirdi. Hala bırakamadığı ve bırakmak istemediği alışkanlıkları olduğu da bir gerçekti. "Aslında tam üstüne bastınız. En büyük hayalimdir benim ünlü bir yazar olmak. Tüm dünyaya adını duyurmuş ve bir çok gence yazdıkları ile yol gösteren biri olmak... Onlara kitapları sevdirmek ve kitapların aslında hepsinin dişli Sihirli Yaratıklara Bakım ders kitabı gibi olmadığını göstermek istiyorum." Ne demişti? Kendini öyle bir kaptırmıştı ki, ağzından çıkan kelamlara hakim olamamıştı. Kadının soru işareti yerleştirdiği suratını temizlemek için konuşmasına bir açılama getirdi: "Norveç'te tarihi bir kitaptır. Babamla ben genelde öyle hitap ederiz ona da." Al al olan yanaklarını rahatlatmak için eliyle yüzünü yellerken havanın sıcaklığını bahane edebilecek olmasına şükretti. Psikolojik olarak sıcak olduğunu hisseden kadın da yayılmış olduğu koltukta hafifçe doğrularak "Aslında ben gitsem iyi olur genç adam. Öğlen sıcağı daha fazla çökmeden serin evime varayım." dedi. Buna müteşekkir olacaktı ama konuşmak da istemiyor değildi. Fakat daha yapacak işler ve kurulacak tonlarca hayal vardı. İşe dönme vakti gelmişti. Kadını yeniden beklediklerini söyleyerek kapıdan uğurladıktan sonra aptallığına şaşmamış bir şekilde raflardaki kitapları düzenlemeye koyuldu.

    //SON//

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 7:22 am