Genesis

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Genesis

3 posters

    Kızıl Bela ; ))

    Judith Greyjack
    Judith Greyjack

    Kızıl Bela ; ))  TRoRccJ


    Uyruk : Fransız, İngiliz.
    Lakap : Blackjack, Yörsan, Jud.
    Mesaj Sayısı : 84

    Kızıl Bela ; ))  Empty Kızıl Bela ; ))

    Mesaj tarafından Judith Greyjack Çarş. Kas. 19, 2014 5:23 pm


    Kızıl Bela ; ))  02pQRY Kızıl Bela ; ))  ZEpb8j

    I r i s V A S T A G H E l i a s L E O N İ D A S J u d i t h G R E Y J A C K

    Bu üçlü akşam yemeğinden sonra ksks ödevini halledebilmek için kütüphaneye yollanırlar. Fakat macera bununla bitmez. Leon zalımı ödev ayağına alttan kıza yazılırken Alf'in uzatmalı nişanlısı Judi de durumdan kıllanıp kekesine yardım ederek hem sevenleri kavuşturmaya çalışacak hem de sevabı kapacaktır.
    Mekan: Kütüphane asdf
    Zaman: Akşam yemeği sonrası.


    Elias Leonidas
    Elias Leonidas

    Kızıl Bela ; ))  U7b964B


    Lakap : Emmoğlu.
    Mesaj Sayısı : 43

    Kızıl Bela ; ))  Empty Geri: Kızıl Bela ; ))

    Mesaj tarafından Elias Leonidas Çarş. Kas. 19, 2014 10:22 pm


    Ortak salondan çıkarken yanında Roger'ı da sürüklemişti ve şimdi eline yük olan ceketten farkı kalmamıştı. Bu çocuğu sosyalleştireceğim diye Iris'i stalklayamadığına mı yansın yoksa hâlâ Elizabeth takılmasına mı yansın bilemedi bir süre. Sevaptır diye düşünerek boş verip yürümeye devam etti. Tabii ki de bir anlığına durmuştu, çünkü Roger kraliyet aile yaşamının nasıl bir şeye benzediğine dair ayrıntılar anlatıyordu. Bütün bunlardan bir süreliğine bile olsa sıyrılması lazımdı. Üstelik, açtı ve açken Leon, Leon değildi. Resmen o yağız delikanlı gidiyor, yerine havuç kafa bir bebe geliyordu. Sinirli de oluyordu aksi gibi, eğer böyleyken Iris görse zaten eksilerde olan şansı iyice dibe vururdu. En azından aç değilken kendini bir karizma havalarına sokabiliyordu. Şimdi yapabildiği midesini tutmak ve söylenmekti. Roger ise bunlara takılmadan hâlâ çatalların küçük olanının tatlı için büyük olanlarının yemek için kullanıldığını söylüyordu. Et çatalı bile vardı hıammına. Leon bunların hiçbirini bilmiyordu pek tabii ki. Büyüdüğü ortam şartları bu bilgileri kaldırmıyordu. Zaten şu yaşına kadar gelmesi bile büyük bir mucizeydi. Muhtemelen dokuz yaşında ölürdü, ama o tam bir savaşçı gibi direndi ve hayatın felek çemberinden ters taklalar atarak geçti. İki yıl boyunca sokaklarda kalıp sonrasında da çocuk bakım evlerinden birine geçmek bir hayli zor süreçti. Oradan da zaten Roger'ın ailesinin yanına verilmişti ki daha o çatalları-bıçakları görmeden iki-üç kolye araklayarak kaçmıştı. O zamandan beri Roger'ı tanırdı işte. Öyle bir arkadaşlığı böyle bir geçmiş paklardı. Az ileriden köşeyi dönerken Büyük Salon'a istekli bir şekilde adım attı. Adım atmak ne kelime? Sanki karşısında Adriana Lima vardı da ona doğru yürüyordu üç bacakla, o kadar hızlı yani. Roger bile pirems görüntüsünü bir kenara bırakarak arkasından dört nala koşturuyordu.

    Tepeleme doldurduğu tabağı laps diye mideye indirdiğinde geğiresi gelmişti ama hayır, ortamda bayanlar vardı ve Leon, bir keke bile olsa ortamda bayan varsa bayanların yanında kekeliğini bırakırdı. Özellikle de bayan derdi, ne kadar sinir olduklarını önemsemezdi. En azından çirkin olanlara karşı, güzellere her daim genç kadın, güzel bayan falan diye hitap ederdi. Hatta öyle ki, "gözlerinizdeki ışıltıları alırken ne kadar yıldızı gökyüzünden söküp aldığınızı biliyor musunuz?" diye de güzelleme yapardı. Tumblr çocuğu yani, boru değil bu. Tam okunmuş irmik tatlısına el uzatıyordu ki aman Merlin diyerek kilitlendi kaldı. Bu kilitleniş tabii ki Judi kankasına değildi. Yanında duran ve henüz iki hafta önce varlığının farkına vardığı Iris Vastagh'e idi. Resmen çocuğun içinde bir yerde kelebekler uçuşuyor, elleri terliyor ve aynı zamanda da tüm bedeni buza kesiyordu. İlgisi dağılmıştı bir kere. En basit yöntemle bile Judi'nin yanına gidip bir şeyler isteyemez hale gelmişti. Bu durumu önce Roger fark etmişti. "Konuşabilirsin bence." diyerek İngiliz beyefendisi yorumunu getirmişti ama işte işler hiç de öyle olmuyordu. Bir kere ne diyecekti? Kızıl kafası ve suratında da çilleriyle zaten hayat görüntü bakımından darbe vurmuştu. Havuç olaylarına hiç girmiyordu bile. Nereden geldiği belirsiz bir cesaretle ayaklanırken sanki süzülüyordu. Ayaklarını hissetmiyordu, en azından yürüdüğünü. Yaylanarak yürümesi Judi'nin yanında son bulduğunda boğazını temizledi. Tabii Judi dönerek selamınmerlin gardaş dediyse bile gözleri Iris'teydi. Yemekte çıkan tavuğu mideye indirmekle meşguldü ve belli ki Leon'un orada olduğundan bile haberi yoktu. "Merlinkümselam kardeş. Bir sigara ateşleyebilcen mi? Ya da hayır bugün sigara değil. Şu karanlık sanatlar ödevini yapmaya ne zaman gidiyoruz?" Judi'ye sormuştu, ama bakışları Iris'teydi. Sonuçta üçü -neyse ki sadece üçü- grup olmuştu. Soruyu da bir ton yüksek söylemişti ki genç cadının da dikkatini çekebilsindi.

    Iris Vastagh
    Iris Vastagh

    Kızıl Bela ; ))  TRoRccJ


    Uyruk : Finlandiya
    Lakap : Ayriş
    Mesaj Sayısı : 19

    Kızıl Bela ; ))  Empty Geri: Kızıl Bela ; ))

    Mesaj tarafından Iris Vastagh Çarş. Kas. 19, 2014 11:13 pm


    Topraktan çıkmış kökün üzerine oturmuş genç kız içine gölden gelen taze havayı çekti. Gözleri kapanmış ve tahtaya doğru yaslanmıştı. Ağaç yaşlılığı sebebiyle biraz eğilmişti. Genç kız sırtını tam oraya yaslayıp ağacın şekline girdi ve tatlı birer uyku çekmek istedi. O sırada yanında duyduğu bir çift ayak sesiyle açıldı kahverengi gözleri. Bazen güneşe baktığında bal rengine çalıyorlardı ama şu an çekildiği gölgede kesinlikle kahverengiydiler. Genç bir çocuk Slytherin cübbesini çekiştirerek ağacın arkasına geçmeye çalışıyordu. Siyah saçlarını geriye taramış, beyaz teni ve yeşil gözleriyle oranın en yakışıklı adamı olduğunu düşünüyor gibiydi. Oysa Iris hayatında çok fazla yakışıklı adam görmüş ama hiçbirinin işe yaramadığını çoktan anlamıştı. Bu yüzden biçimli yüzü veya kaslı vücudu ilgilendirmiyordu çocuğun. Yanına gelmeye çalışıyor oluşunu biraz sevimli bulsa da tam kökün üzerine çıktığında altında ezilen ağacı umursamadan zıpladı çocuk bir kere. Iris'in iğineliyici bakışları yukarıya kalktı. Çocuğun gözleri içine bakıp ne yaptığını anlamaya çalıştı. O an fark etti ki bu sürekli peşinden koşan bir grubun üyesiydi. Geçen akşam bir tanesi yemekte kızın dikkatini çekebilmek için önünde duran hardal sosunu üzerinne boşaltmıştı, gerçi masanın üzerine yatıp yemek yiyen kızın önüne kayarsan başka bir şey olması beklenemezdi. Bir önce ki akşam da bütün gece ortak salonda kendisine serenat yapıp herkesin başını şişiren bir tanesinin sesi kısılmıştı. Genç kız bütün bunlardan artık bıkmış, erkeklerin aptallıklarına gülme devrinin geçtiğini düşünüyor kalktı ayağa. Eteğinin arka tarafına avuç içlerini sürerek silkeledi toprağı. Kahverengilikler yeniden çocuğa odaklanınca tek elini omzuna koydu. Bıkmış bir sırıtışla baktı. Sonunda sırıtışı tümden silinip konuştu. ''Eminim harika bir jest yapacaksın ama ufak iddianızı kazandırmayacağım. Peşimden gelmeyin artık, size yazık.'' Çocuk tam bir şeyler gevelemeye çalışıyordu ki elini kaldırdı hızla. Ufak bileğinden bükerek sallamaya başladı. Havada kalan eliyle ağacı aştı ve çocuğa geriden el sallayarak taş binaya yürüdü. Karnı acıkmıştı, acaba bu gün yemekte ne vardı?

    Büyük Salon'un gürültüsü altında oturmuş etini didikliyordu. Bu günkü yemekleri çok fazla sevmediği aşikardı. Yemesine hbesinlerdi ama damak tadına uygun bir şeyler bulmak zor olur hale geliyordu. Genç kız her geçen gün biraz daha az yiyor ve kilo veriyordu. Bu yüzden yanında oturan Kyrie'nin ihtarıyla tabağını didiklemekte olsa bitirmeye çalıştı. Bazen bu kızlar olmasa kendini tümden yalnız hissedecekti genç kız. Ne dönecek bir Finlandiya'sı, ne de kalacak bir yeri vardı. Evi terk ettiğinden beri kafasında dönüp duran mezun olunca ne yapacağı sorusuna dayanamıyordu. O yüzden derslerine fazla önem verir olmuştu. Altı yıl boyunca yatış yapmasının çilesini son sene çekip, yükselttiği notlarıyla en azından bakanlıkta bir iş bulmayı düşünüyordu. Büyüme şekli düşünülürse belki seherbazlığa başvurur ve birkaç toto tekmeleme hareketiyle kötüleri yakalardı. Oysa bunun için son yıl KSKS dersinin yüksek gelmesi gerektiğini hep unutur olmuştu. Allahtan Judith'in yanını yaklaşan kızıl kafalı çocuğun gereğinden yüksek söylediği sözler kulağına çalındı. Başını kaldırıp bir ödevleri olduğu gerçeğinin yüzüne çarpmasıyla konuştu. ''Gerçekten Jud, ödevi bu gün yapmalıyız.'' Yarısı yenmiş ama büyük çoğunluğu didiklenmiş tabağını önünden biraz ileri itip ayağa kalktı. Daha deminki gruptan bir çocuk elinde anlamadığı bir şeyler kendisine gelirken kız bir anda o tarafa elini kaldırdı. Dur işaretiyle yerinde seken çocuğa baktı. Bu seferki sarı saçlı ve iri yarı biriydi. Hoş bir vücudu vardı ama kas yığınına düşmüş gibi görünen erkeklerden hoşlanmazdı genç kız. Yüzünü buruşturup başını salladıktan sonra çocuktan kurtulmak ve bir iletişim kurmamak adına en yakınında duran kurtarıcısının koluna girdi. Bu kişinin Judith'in garip Hufflepuff arkadaşı olması o an umurunda değildi. Judith'e bir kaş göz işareti çakıp yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirerek konuştu. ''Hadi gidelim, yemeğini bitirdin değil mi Jud?''

    Judith Greyjack
    Judith Greyjack

    Kızıl Bela ; ))  TRoRccJ


    Uyruk : Fransız, İngiliz.
    Lakap : Blackjack, Yörsan, Jud.
    Mesaj Sayısı : 84

    Kızıl Bela ; ))  Empty Geri: Kızıl Bela ; ))

    Mesaj tarafından Judith Greyjack Çarş. Kas. 19, 2014 11:44 pm

    Başını yüz üstü gömdüğü yastıktan kaldırdı. Kollarından destek alarak istemeye istemeye doğruldu. Kahkülüne karışıp yüzüne düşen saç tutamı burnunu rahatsız edici bir şekilde kaşındırdı. Kulağının arkasına koymaya üşendiği için üfleyerek uzaklaştırdı. Bütün sabah ve öğleden sonrayı bu yatakta geçirmişti. Judith'e kalsa geride bıraktığı boşa harcanmış saatleri yirmi dörde tamamlardı ama Kyrie beş dakikadır başında dırdır ediyordu. Ağzındaki sakızın her cümle sonunda kulağının dibinde patlatması da onu daha sempatik yapmıyordu. Konuşma konusu genel olarak Hufflepuff'lı bir eleman için bunları yapmasının ne kadar acınası gösterdiğiydi. Buraya kadar Judith şaşırtıcı bir sakinlikle dinliyordu. Fakat bu kadar özlüyorsa bir tane basık suratlı eblek bir kedi alıp adını Alf koyarsa aradaki farkı hissetmeyeceğiyle ilgili tezinde sabrı tükendi. "Tamam sen siktir git ben inerim birazdan." Esmer kız bu cevaptan çok tatmin olamamıştı. Gözlerini kısıp kendisine bakmaya devam etti. Ağzındaki sakız son kez büyük bir balon olduğunda Jud elini kızın suratına götürüp ağzından aldı. Kyrie en sonunda uyandığından emin olmuş olacak ki ne kadar sürtük olduğuyla ilgili bir şeyler söyleyip gülerek odadan çıktı. Beyaz kedisi ve parmağına yapışmış sakızla odada başbaşa kaldı. Bir süre karşı yatakta yatan platin kediyle bakıştıktan sonra sakızı ağzına attı. Vücudunu yataktan sallandırıp yatağının altına baktı. Kendisine yakışacak kadar pisti. Oda toplama anlayışı her şeyi oraya tekmelemekti. Aradığı şey orada bir t-shirtün üzerinde duruyordu. Makyaj çantasını çıkartmak için kumaşı çekti. Fermuarı açık çanta ahşap zemine sürtünürken bir kaç göz kalemi dışarı düştü. Bayaa platin kedisi Jaska büyük bir keyifle yuvarlanan eşyaların peşinden koştu.

    Büyük salon tıklım tıklımdı. Gece temalı mumlarla süslenmiş tavan da adeta üzerine basıyordu. Sanki müdür havasızlıktan ölmelerini istiyordu. Gerçi Jud'un buna itirazı olmazdı. Yemeğe inmesinin sebebi sadece arkadaşını başından defetmek değildi. Anlattığı şeylerin doğruluğuna da biraz inanıyordu. Ne kadar uğraşsa da dayanamayıp insanların arasından salonun öbür ucunda yemek yiyen Alf'e bakıyordu. Odadan ne zaman çıksa bir şekilde karşılaşıyorlardı. Arada iki uzun masa varken göz göze gelebilmelerinin başka bir açıklaması olamazdı. Zaten iştahı yoktu. Karşısında oturan Irıs'in önündeki eti didiklemesi de yemeğe kendini zorlama fikrinden soğutmuştu. Kendisinin de aşağı kalır yanı yoktu. Puding kasesinin içinde daireler çizdirdiği kaşıktan gözlerini ayırmayarak Alf'i görmemeye çalışıyordu. Kyrie Roger'la öpüştüğünde tükürükleriyle birlikte içeri gelenek, görenek ve anane de girmişti. Bugünlük annelik kotası dolmamış gibi Irıs'e yemek yemesi gerektiğiyle ilgili bir şeyler söyledi. Esmer kızın bakışları sözü itelemek üzere Judith'a döndü. Kahküllerinin altından ters ters bakan Jud, Irıs kadar uysal olmadı. Kaşığını batırıp çıkarmaya devam ederken yanağını yasladığı eliyle orta parmağını gösterdi. Kyrie de bu sözsüz konuşmaya aynı şekilde karşılık verdi. Dili yavaşça dişlerinin üzerinde gezdirdikten sonra öpücük attı. Şuan Judith'in gözünde omuzdan yukarı bitch, aşağısı hardal süveterli ütopik bir yaratıktı. İkinci kez başını puding bulamacından kaldırdığında bu sefer işe renk getirmek için kasaye masadaki diğer şeyleri atarak insanları tiksindirmekle meşguldü. Turuncu saçlı büyücüyü görür görmez "Selamınmerlin emmoğlu." dedi. Leon zalımı önce Merlin'in selamını aldıktan sonra başta düzgün giden saçma bir konuşma geveledi. Az daha kassaydı umduğu gibi cool gözükebilirdi. Genç büyücü ne zaman cool olmaya çalışsa sebebi bir kız olurdu. Bu seferki Irıs olmalıydı. Son zamanlarda ne zaman Judith'nin yanında onu görse kafası gidiyordu. Slytherin'li cadının anlayamadığı kaç senedir aynı odada kaldığı kızın memeleri bir günde çıkmış gibi yeni farkına varmasıydı. Ödev fikrine ertelemek için bir bahane üretecekken Irıs araya girdi. Yapacak daha iyi bir işi de yoktu. Hem belki biraz kafası dağılırdı. Yanında birileri varken Alf'in yanına gelme ya da gitme gibi ihtimaller de yok oluyordu.

    Leon Jud'un gözlerindeki isteksizliği okumuştu. Tam cadıya cevap verecekken koluna giren kızın verdiği gazla Jud'u cüppesinin yakasından tutup çekti. Eğer gömlek ilikleme gibi bir huyu olsaydı büyük ihtimalle bu hamlede boynu kırılırdı. Bu çekişle ayağa kalkan cadı dengesini sağlamak için masaya tutunurken çocuğun kolunu itti. Genelde bu tarz saçma hareketleri yapan taraf olduğu için beklenmedik hamleyle biraz sersemlemişti. Bir kaç ufak küfür mırıldansa da kızın yanındayken bozmak istemedi. Üzerini çok umurundaymış gibi düzeltip yanlarında yürümeye başladı. Bir şekilde kütüphaneye yollanmışlardı. Büyücünün yarım aklı iyice gitmişti. Çaktırmadan kızın saçını falan koklamaya çalışıyordu. Büyük ihtimalle cadının farkında olmadığını sanıyordu ama Jud yeşil gözlerinden haberdar olduğunu anlayabiliyordu. Garip olan buna tepki vermemesiydi. Genelde bu aşamadan sonra trip gelirdi. - Alf'le olan ilişkisinden biliyordu asdfg- Bu durum Jud'u oldukça eğlendirdi. Biraz önce yaşadığı tereddüt kaybolmuştu. Bu akşam çok eğlenecekti.



    #336633
    Elias Leonidas
    Elias Leonidas

    Kızıl Bela ; ))  U7b964B


    Lakap : Emmoğlu.
    Mesaj Sayısı : 43

    Kızıl Bela ; ))  Empty Geri: Kızıl Bela ; ))

    Mesaj tarafından Elias Leonidas Perş. Kas. 20, 2014 12:54 am


    "Sabahleyin üstünde hipogrifler tepinmiş olup öğleden sonranı hastane kanadında geçirmiş olsan bile şimdi bizimle geliyorsun Blackjack." diyerek kızın cübbesinden tutup Leon, koluna girmiş olan Iris'in etkisi altındaydı. Şu dik dik bakmaları, onun yanında ahkam kesmeleri ve üstünde eğreti duran 'iyi aile evladı' tavırlarının anlaşılmama olasılığı yoktu. Tabii ki genç cadı bu durumlarda genç büyücüye bakmadığı için kızıl adamın içinden geçen duyguları da bilme ihtimali bir hayli düşüktü. Bu hisleri ona açıklayamazdı. Henüz daha tanımlayamadığı bu yabancı duyguları, karşısında durması bile dizlerinin bağını çözen dilini kilitleyen cadıya nasıl açıklayacağını bilmiyordu bile. Hele ki o bu denli yakınında durmaya devam ederse nasıl yaşayacağını da bilemiyordu. Judi'nin başını Iris konusunda birkaç kere ağrıtmıştı. Mesela adının ne olduğunu, nereli olduğunu ve neleri sevdiğini keke muhabbetlerinin arasına sıkıştırıyordu sürekli olarak. En sonuncu sorusuna, yani neleri sevdiği sorusuna verdiği cevap basit bir 'bilmiyorum'dan ibaret olduğu için pek yardımı dokunmamıştı. Oysaki bu ödevi yapmayı, en azından cadıyla aynı gruba düşmeyi kaç zamandır dört gözle bekliyordu ve şimdi elinde, kendini ideal biri olarak gösterebilecek, ideal olmasa bile idare ederlik kısma girecek kadar bile bir şeyi yoktu. Ama yine de Iris, kızıl belanın kolundaydı ve masanın diğer tarafında oturan Kyrie ise bu hamle üzerine göz kırpmıştı. Bu kesinlikle bir skordu. Belki yarım bir skordu ama Leon'un hayatta öyle ya da böyle hiç skoru olmamıştı. Demek ki artık bazı şeyleri düzgün yapmaya başlıyordu. Roger'dan mı bulaşmıştı acaba? Yanındaki yatakta yatarken kendine kraliyet forsu mu aşılıyordu bu çocuk? Kyrie de son zamanlarda daha mütevazı davrandığına göre kesinlikle bu çocukta gizli bir güç olmalıydı. Belki de empatikti. Böyle bir güç var mıydı cidden?

    Büyük salondan çıkarken kolunda Iris gibi bir kızın olduğu şu anda nasıl olup da Roger'ı düşünebiliyordu, bilmiyordu, ama kesinlikle bocalıyordu. Daha fazla düşünmemek için kendini, kendi düşüncelerinden soyutladı ve kütüphaneye gidene kadar da ilgisini yanındaki cadılara verdi. Gerçi ilgisinin yüzde onluk bir kısmını Judith'e veriyorsa yüzde doksanı Iris'teydi ama kendini de açık etmemek adına sanki umursamıyormuş havası veriyordu. İlginç bir şekilde de başarılıydı bu konuda, belki ümidi olmadığı içindi. Sonuçta kim yanında trafik lambası gibi dolanan birini isterdi ki, üstelik bu kişi Leon'du. Okuldaki kötü şöhret sahibi listesinin başlarında bir yerde olmalıydı. İlk defa kendini ve yaptıklarını sorguluyordu. Burnuna dolan parfüm kokuları arasından Judith'inkini tanıdığı için diğerine daha çok odaklanıyordu. Arada bir derin derin soluyor, sonra normal ritminde adımlarını atmaya çalışıyordu. Kütüphanenin kapısına geldikleri sırada centilmenlik timsaliymişçesine kızların önden geçmelerine izin verdi, ancak Judi geçerken onu durdurdu. "Ee kanka öğrenebildin mi? Biri var mıymış hayatında?" Judi ise öyle bir bakış atmıştı ki dövüyor muydu, yoksa büyücünün hiç tanıyamadığı ailesini mi kalaylıyordu belli değildi. "Tamam be istediğin kadar araştır ama bu sene içinde olsun." Sonra dayanamayıp kolunu Judi'nin omzuna attı. İçindeki tumblr erkeği yine ortaya çıkmıştı. "Oğlum resmen senle arkadaş olmak okyanus gibi bir şey." Sonra da saçlarını karıştırmıştı. Her ne kadar Judi bu harekete sözlü olarak kızsa da gülüyor oluşu yalandan bir kızma olduğunu gösteriyordu. Iris'in önden gidip masa tutması dudaklarının uçlarının hafifçe yukarı kalkmasına neden olmuştu. Leon genç cadının tam karşısına, Judi ise Leon'un yanına otururken kızıl büyücü söze girdi. "Şimdi dedik ama kütüphanenin en boş olduğu saatler diye dedim ben, işin varsa…" gidebilirsin demeyecekti tabii ki, cadıyı burada ne kadar çok tutarsa o kadar iyiydi. Hem zaten kovmuş gibi de olurdu öyle diyecek olsaydı. "Neyse ben kitaplara bir bakınayım, sizin konuşacaklarınız vardır." Judith'le göz göze gelirken kaş göz yapıyordu. Eee, öğrenmek lazımdı, biriyle oturup bir çay içmişliği var mı diye.

    Judith Greyjack
    Judith Greyjack

    Kızıl Bela ; ))  TRoRccJ


    Uyruk : Fransız, İngiliz.
    Lakap : Blackjack, Yörsan, Jud.
    Mesaj Sayısı : 84

    Kızıl Bela ; ))  Empty Geri: Kızıl Bela ; ))

    Mesaj tarafından Judith Greyjack Perş. Kas. 20, 2014 2:20 am



    Kütüphaneye yaklaştıkça artan bir rahatsızlık duydu. En son buraya geldiğinde Alf'le karşılaşmışlardı. Her zaman olduğu geçmişlerine güzel başlayıp kötü biten bir anı daha eklemişlerdi. Hogsmeade'ten beri görmediği Hufflepuff'lı büyücünün kendisini yeniden buraya kapatıp kapatmadığını merak etti. Ondan kaçmasına rağmen bir yanı tekrar karşılaşmalarını istiyordu. Yanında başkaları varken bu olası ihtimalin gerçekleşmesini istemek için daha da cesaretleniyordu. Fakat diğer yanı birbirlerinden ne kadar uzak olurlarsa bunun ikisi için de o kadar iyi olacağına inanıyordu. En azından Alfred için. Hoş, şişe çevirmecede, hatırladığında içinin buz gibi olmasına neden olan sorusundan sonra, genç cadıyı nasıl biri olarak gördüğünü açıkca göstermişti. Ondan nefret etmeli miydi? Evet. Ediyor muydu? Hayır.

    Kapının önüne geldiklerinde içeri ilk olarak Iris girdi. Judith peşi sıra içeri girmesini beklediği turuncu kafalı gençle göz göze geldi. İkisi de olduğu yerde durmuşlardı. Anlaması biraz uzun sürse de en sonunda çocuğun kendisine yol verdiğini anladı. Kaşlarını kaldırarak bu ince nezakete bir adım yaklaştı. Nasıl olmuş da kızın kolundan kendisine nezaket göstermek için ayrılmıştı? İkili yedi senedir arkadaştılar. Hemen hemen her şeyi yaşamışlardı. Fakat turuncu kafalı genç Judith'i bir gün olsun bayan kategorisinin içine koymamıştı. Genelde yapacağı her beyfendiliğini diğer kızların gözlerine girmek için yapardı. Bunu yaparken de Jud'u olabildiğince kenara iterdi. Sürekli beraber olmalarından dolayı haklarında çıkan dedikodulardan mıdır bilinmez bu hareketi kızlar tarafından bir iltifat olarak alınırdı. Kısacası Leon'un aşk hayatı, daha doğrusu Elizabeth'le ayrılma çabaları her zaman Slytherin'li kızı ayar etmişti. Iris'in gözüne girmek için arkadaşlarına da yalakalığa başladığına göre kızdan tahmin ettiğinden daha çok ilgileniyordu. Hatta bu işin sadece "Arkadaşı var mı kanka?" meselesi olmadığını bile söyleyebilirdi. Sanırım genç büyücü Slytherin'li esmer kıza karşı sağ elini kesip atabilecek kadar gerçek duygular besliyordu. Bu diğer insanlara basit bir bedel olabilirdi ama Elizabeth'le yaşanmışlıkları olduğunu da unutmamak gerekirdi.

    İkinci adımında Leon kendisini durdurdu. Son zamanlarda sigara bağlamak dışında sorduğu ikinci soru çıktı dudaklarının arasından. Iris hakkında soru sormaktan kızın iki metre uzağında bile vazgeçmiyordu. Judith kulağına çarpan sıcak nefesle irkilip geri çekildi. Kaşınan kulağını omuzuna sürterek kaşıdı. Cevap olarak sadece sinirli bir bakış atmakla yetindi. "Tamam be istediğin kadar araştır ama bu sene içinde olsun." Bunun anlamı beş dakika sonra tekrar döneceğiydi. Hufflepuff'lı çocuk hayatta çok şeyi sikleyen biri değildi. Bu yüzden umursamaz gözükebilirdi. Aslında kafaya taktığı şeylere karşı oldukça sabırsızdı. Turuncu kafanın kolu kızgın gözleri yumuşatmak ister gibi kızın omzuna sarıldı. Saçma bir kaç söz söyledi. Roger görünümlü çocuğun içindeki serseri tumblr çocuğu tekrar su yüzüne çıkmıştı. Bunda cool gözükmeye çalıştığı kızın uzaklaşıp önden masa seçmesinin de katkısı vardı. Boynunu koluyla sıkıştıran çocuk saçlarını karıştırdı. Judith bir hamlede kurtulup uzaklaştı. Bu tarz hareketlere uyuz olurdu. "Napıyon amk, napıyon?" diye söylenerek saçını düzeltti. Bu kızgınlığı içinde bile gülmeden edemedi. Seviyordu lan Leon'u, kral çocuktu.

    Bir an Iris'in koridorun sonuna gideceğini sanıp gerildi. Bugün adam gibi ders çalışmayacakları yola çıkan ekipten belliydi. Yine de o masanın üzerinde milletin arasını yapmak da istemiyordu yani. Oturdukları masa onun kadar kötü olmasa da bir kademe altıydı. Vivian'ın saçma kitap kulübü düzenlediği yeri seçmişlerdi. Ahşap masanın köşesinde Helen Dimitreu'nun Tutku Oyunları isimli vampir kitabından bir nüsha bile duruyordu. Sandalyesine yerleşirken eli istemsizce morarmış koluna gitti. Alf gibi parmaklarını çevresine sardı. Şimdi geriye belli belirsiz bir sarılık kalmıştı. Genç cadı duygusal modlara girmeye çalışırken kekesi Leon kendi derdinde Judith'e imalı imalı konuşuyordu. Dokümanları almak için uzaklaşırken büyücünün arkasından ters ters baktı. Sıradaki bakış annesine babasına değil, sıladaki kendisini doğuran şifacıya gönderilmişti. Şimdi masada esmer kızla yalnız kalmışlardı. Çaktırmadan konuya nasıl gireceğini bilmiyordu. Zalım Leon kendisine en azından bir gün verseydi bir şekilde ağzını arardı ama ders çalışmak için geldikleri bu yerde nasıl konuyu döndüreceği hakkında fikri yoktu. İki cadı uzun zamandır aynı odayı paylaşmalarına rağmen yakın sayılmazlardı. Arkadaş oldukları bile şüpheliydi. Hiç baş başa buluşmamışlardı. Büyük ihtimalle aradaki insanlar olmasa görüşmek akıllarına bile gelmezdi. Garip bir şekilde esmer cadı Judith'in aşk hayatının iki önemli figürüyle de yakın arkadaştı. Belki de ilişkilerinin gelişememesinin bir nedeni de buydu. Bütün bunları kenara bırakıp konuya dalmaya karar verdi. Aklına ilk gelen bahane masada onun yanına gelen kaslı çocuktu. Cadının mutlaka bir sevgilisi olduğuna emindi zaten. Nereye gitse peşinden onu tavlamaya çalışan erkekler sürü halinde geliyordu. Şimdiye kadar birisine yüz verdiğini kendi gözleriyle görmemişti gerçi. Leon ne kadar Elizabeth'se Judith de o kadar okulun kaşarıydı, kızın eninde sonunda birini beğendiğine emin olması da bu yüzdendi. "Ne oldu?" diye sordu umursamaz bir tonda. Gerçekten de içten içe umursamıyordu. Dedikoduyu her türlü severdi ama bugün tek ilgilendiği kızın Alf'le ilgili bir şeyler anlatma ihtimaliydi. Bunu sormaya da cesareti yoktu. En azından kekesi mutlu olsun diye devam etti sözlerine. "O çocuğu bırakıp akşamını bizimle tozlu kütüphanede heba ettiğine göre kaslı sevgilinle aranız bozulmuş olmalı."



    #336633
    Iris Vastagh
    Iris Vastagh

    Kızıl Bela ; ))  TRoRccJ


    Uyruk : Finlandiya
    Lakap : Ayriş
    Mesaj Sayısı : 19

    Kızıl Bela ; ))  Empty Geri: Kızıl Bela ; ))

    Mesaj tarafından Iris Vastagh Ptsi Kas. 24, 2014 1:36 am


    Koridorda kızıl çocuğun kolnda ilerlerken arada bir arkasına dönüp bakıyordu. Merdivenlerin ucundan kendilerini takip eden çocuğu gördüğünde gözlerini hızla kapadı. Bu adamlar gerçekten vazgeçmeyecek gibiydi. Bu yüzden kütüphaneye kadar çocuğun kolundan çıkmama kararı aldı. Gerçi her hangi bir durumda olursa yanlarına gelirlerse bu kızıl kafanın kendilerini koruyabileceğini pek sanmıyordu. Muhtemelen Judith birkaç tanesini kovalarken genç kız da Hufflepuff'ı korumak zorunda kalacaktı. Neyse ki kaçmak veya dövüşmek konusunda çocukluğundan beri hayli antreman yapmıştı. Bunun rahatlığıyla kızılın yanında devam etme kararını birkez daha sorgulamadı. Yalnızca koridorları geçip kütüphaneye ulaştıklarında biraz daha mutlu oldu. O hödük beyinlilerin kalkıpta buraya gireceklerini sanmıyordu. Sonuçta kitap gördükleri anda uyku moduna geçen kendini beğenmişlerden ibaretlerdi. Sözde Quidditch oynayıp baba paralarıyla süpürge aldıran zengin bebelrini sevmezdi Iris.

    Kapının önünde kızılın kolundan çıkıp içeri yürüdü. Çocuğun adını hatırlamadığı için muhtemelen bir şey olsa kızıl diye seslenecekti. Bunu düşününce içten içe gülümsedi. Ara koridorlardan birine gidip geride kalan ikilinin nerede olduğuna bakmak için döndü. Garip bir modda konuşuyorlardı ama genç kız bu ikisini hep böyle gördüğü için duruma aldırmadı. Belki Alfred'ı siyah saçlı cadı bu çocukla aldatıyordu. Hem bu kadar yakın olmalarının başka açıklaması da olamazdı. Eğer o eblek porsuğa biraz üzülüyor olsa hemen söylerdi ama omuz silkip masalardan birine geçti. Gözleri aptal gençlik romanlarından birine takılmışken geldi ikili. Kızıl olan garip biçimde gitmesiyle ilgili bir şeyler dediğinde gülerek başını salladı. Ödevi bitirmesi dersleri için en iyisi olacaktı. Sonuçta not ortalamasını yükseltmezse bir kelle avcısı veya seherbaz olamazdı. Bu yüzden çocuğun heyecanla kitap almaya gidişini izleyip hemen bir parşomen çıkarttı. Beklerken Judith'le konuşacak bir şey bulamadığı için tüy kalemiyle parşomenin kenarına şekiller çizmeye başladı. Oda arkadaşı olan cadıyla uzun süredir tanışsalar dahi böylesine uzak olduklarını yeni anlıyordu. Muhtemelen birileri olmadığında hiç birlikte kalmıyorlardı. Şimdi o yüzden kendisine biraz garip geliyordu. Genede karşısındaki bir anda parlayan samimi sorusuyla kaldırdı başını. "O çocuğu bırakıp akşamını bizimle tozlu kütüphanede heba ettiğine göre kaslı sevgilinle aranız bozulmuş olmalı." Sözler kulağına çalındığında sadece gülümseyebildi cadı. Muhtemelen büyük salondaki çocuğu sevgilisi sandıysa genç kız gerçekten etrafına fazla ilgi göstermiyordu. Son bir haftadır yanında biten Slytherin erkeklerinin farkına hiç mi varmamıştı? O an Alfred'ın ne çektiğini anladı. Çocuk kızın etrafında ne yaparsa yapsın gözüne sokmadığı sürece fark etmeyecekti cadı. Birkaç defa eblek surat bundan yakınsa da şimdiye kadar durumun bu kadar ciddi olduğunu anlamamıştı. Judith iyi kızdı ama biraz ben merkezli olduğu kesindi. Aslında hangisi öyle değildi ki? Bu yüzden yalnızca kibarca yanıtlamayı seçti genç kız. ''Sevgilim değildi, benim hiç sevgilim olmadı Jud. Bu tip şeyler pek...'' Bana göre değil diyemeyeceği için sustu. Gerçekte neden olmadığını hiç düşünmemişti. Etrafında birçok adam olmasına rağmen ilgisini çeken birini hiç mi bulamamıştı genç kız? Buna kendi dahi inanamazdı ama olmamıştı işte. Yedi yıldır binlerce öğrenci arasından bir tane sevgili bile yapmamıştı. Şimdi bunu fark ettiğinde garip bir his içine girdi. Bu yüzden gözlerini çevirip kağıdına geri dönerken durumu açıklamakla yetindi. ''O grup haftalardır peşimde. Sanırım hangisinin beni tavlayabileceğine dair saçma bir iddiaya girmişler. Çocukça.'' Gerçekten de öyle düşünüyordu genç kız. Bir erkekle birlikte olmak istediği içindi belki de hiç kimseyle olmayışı. Etrafında dolanan çocukça hareketlere sahip adamlarla birlikte olmak ona çok uzak geliyordu. Yaşadıklarından sonra bir adamı büyütecek vakti yoktu. Tam o sırada yanlarına yaklaşan ayak sesiyle kaldırdı kafasını. Kızıl çocuğun geldiğini görüp elindeki kitaplara baktı. Gerçekten gereğinden falz akitap almıştı. Bunun iyi bir ödev olacağını düşünerek gülümsedi, iyi notlara ihtiyacı vardı.

    Elias Leonidas
    Elias Leonidas

    Kızıl Bela ; ))  U7b964B


    Lakap : Emmoğlu.
    Mesaj Sayısı : 43

    Kızıl Bela ; ))  Empty Geri: Kızıl Bela ; ))

    Mesaj tarafından Elias Leonidas Ptsi Kas. 24, 2014 1:42 am


    Midesi gurulduyordu. Genelde heyecanlandığında midesi guruldardı ve sonrasını tuvalette sıcak saatler olarak geçirirdi. İki eliyle midesine sarıldığında her zamanki bu tepkinin bu sefer olmamasını istiyordu. Sanki sıkı sıkı sarılırsa bedeninin fizyolojik etkisini durdurabilecekmiş gibi bir hissiyata kapılmıştı. Şu an arkasında Judith ile Iris konuşuyor ve muhtemelen kızıl büyücünün kaderini belirleyecek o malum soruyu cevaplıyordu Iris, duymaktan bıkmayacağı ses tonuyla. Bir anlığına orada, o masada, o konuşmanın içinde bulunmak istediyse bile sonradan vazgeçti. Ya durum sandığı gibi değilse? Ya gerçekten de biriyle sevgiliyse Iris? İşte o zaman hayatı boyunca Elizabeth'e kalacaktı, büyük ihtimalle veya kör biriyle evlenecekti ya da gerçekten de fiziksel görünüşe bir gram dahi önem vermeyen biriyle. Gerçi kızıl büyücünün iç güzelliğinin de o kadar güzel olduğu söylenemezdi. Kaçmalarla, evlerden bir şeyler çalıp satmalarla geçen bir hayattı onunki. Gerçi bu durumlar çok uzun sürmemişti, yaptığının yanlış olduğunu geceleri başını nereye koyduysa orası dile gelip söylüyordu. Bir nevi vicdan yapıyordu ve ne kadar parası kaldıysa geri götürüp aldığı yere bırakıyordu. Biraz daha büyüyünce birkaç iş yerinde çalışmaya başlamıştı. Bulaşıkçılık, garsonluk, kuryelik gibi muggle işleriyle uğraşmış, daha sonraları büyücü yanı ortaya çıkınca da iksir denekliği, sihirli yaratıkların terbiyecilerinin yamaklığı gibi şeylerde çalışmıştı. Aslında hayatı eğlenceli sayılırdı, ama kesinlikle mutlu bir hayat sürdüğü söylenmezdi. Hep bir yanı eksik olarak büyümüştü Leon, hatta haddinden fazlaca erken büyüdüğü bile söylenebilirdi. Küçük yaşta kendini idare etmeyi öğrenmişti, bu iyi bir şeydi ancak diğer duygulardan yoksundu. Sevilmeyi de sevmeyi de bilmiyordu.

    Ahşap rafların ikisini geçtikten sonra hemen araya dalan kızıl büyücü, başını geldiği yöne doğru çok az çıkarmıştı. İki kızın da görüşüne girdiği o anda konuşmanın nerede olduğunu kestirmek zordu. Acaba Iris'in bir sevgilisi var mıydı? Olmaması için bildiği her türden tanrıya dua yollarken daha fazla bakmanın kendine de grup ödevine de hiçbir getirisi olmayacağının kanaatine vararak karanlık sanatlar kısmına doğru ilerledi. Raflar arasında adeta koşuyordu. İki kızı, özellikle de Iris'i bekletmek istemiyordu. Aslında konuşmalarının da çok derin olmadığını düşünüyordu. Judith'in Iris'le yatakhane arkadaşı olduğunu bile Iris'in varlığından henüz haberdar olduğu o gün öğrenmişti. Kekesinin böyle bir yatakhane arkadaşı olup da nasıl olup da kendine söylemediği veya göstermediği konusu ise ayrı bir muammaydı. Sonuçta Leon, her kıza yazıyor olabilirdi ama sadece birine bu kadar takılı kalırdı. İçindeki tumblr çocuğunun bir tane aşk acısı olabilirdi ki o da şu iki hafta içinde Iris olup çıkmıştı. Rüyalarında bile elini tutmaya kıyamıyordu, uyandığında ise demek aşk böyle bir şey diye düşünüyordu. Oysaki daha düne kadar aşkın tanımını, pilav üstü az döner olarak yapardı kızıl. Karanlık sanatların bulunduğu bölüme gelip de elini attığı her kitabı alırken konuyla alakalı olup olmadığına dikkat etmiyordu. 'Kurtadamlar ve Dönüşümleri', 'Vampirlerden Korunmanın 137 Kuralı' ve 'Animagusluğun Tarihçesi'nin de bulunduğu bir yığın kitabı kucağında taşıyarak geri döndüğünde kendine gülümseyen bir çift sıcacık ela gözlerle karşılaşınca afallayan büyücü, iki kitabı tam bu sırada ayağına düşürdü. Okkalı bir küfür savuracaktı ki ilk harfinde kendini tutmayı başarmıştı. Judith'in, büyücünün dengesine attığı lafların ardı arkası kesilmezken önce 'bu yaptığın kekeliğe sığar mı?' bakışlarını atsa da kendi de bir süre sonra duruma alışıp gülmeye başlamıştı. Tabii ahı ahı ahı diye gülemiyordu, onun yerine daha oturaklı bir kahkaha atıyordu ki Iris'in yanında öküzlüğün bir anlamı yoktu. Judith'in yanına otururken eski frekansını bularak ciddi bir şekilde söze girmek için boğazını temizledi. "Irisciğim sen şuradaki kitaplara bak, Judi sen de- ımm bu ikisine bak. Ben de şunlara bakayım. Daha çabuk bitiririz. Arasında alakasız kitaplar da olabilir gerçi, dikkatim biraz dağınık bu sıralar kusura bakma." Iris'e yönelik lafını bitirdikten hemen sonra Judi'nin kolundan tutarak onun kitaplara gömülmesini engelledi. Bir-iki dakika kadar sonra Iris'in tamamen kitaba gömüldüğünü anladığında ise kulağına eğildi. "Ee kanka, var mıymış? Hiçbir şey söylemiyorsun mk nasıl olacak bu iş?"
    Judith Greyjack
    Judith Greyjack

    Kızıl Bela ; ))  TRoRccJ


    Uyruk : Fransız, İngiliz.
    Lakap : Blackjack, Yörsan, Jud.
    Mesaj Sayısı : 84

    Kızıl Bela ; ))  Empty Geri: Kızıl Bela ; ))

    Mesaj tarafından Judith Greyjack Salı Kas. 25, 2014 1:37 am



    Önündeki kağıda bir şeyler karalayarak zaman öldürmeye çalışan cadının elindeki tüy kalem hareketine son verdi. Yeşil gözlerini parşömenden soruyu yönelten cadıya kaldırdı. Oldukça özel bir soruydu. Iris cevaplamayı bırak terslese Judith alınmazdı. Alf'le o kadar zamandır yakın arkadaş olmasına rağmen Jaska döneminde dahi kendisini herhangi bir soruyla sıkıştırmamıştı. O zamanlar Jud sarışın büyücünün umurunda olmadığını sanıyordu. Her ne kadar şimdi de neyi olduğunu bilmese de en azından kendisini önemsediğinin farkındaydı. Platin saçlı yakışıklı büyücüyle olan ilişkisini çok çaktırmadan da olsa merak etmiş olmalıydı. Iris hiçbir zaman Jaska'ya hissettiği duyguları - diğer herkes gibi - bilemeyecek olsa da tanışmalarına ön ayak olan bir anlamda yine oydu. Bu kadar çok hayatının içindeyken bu kadr uzak olmaları ne kadar garipti. Zıtlıkların içinde yılladır aynı odayı paylaşıyorlardı ve kavga bile etmiyorlardı. Bu kadar yumuşak başlı bir kızla arasının enfes olması lazımdı. Jud çoğu zaman çekilir nane değildi. Kendisini tek çeken Leon sayılırdı. Kyrie ile ilişkileri birbirlerine saldırıp bazen yaralamakla sonuçlanabilecek düzeyde tutkuluydu. Bu saldırganlıkları olmasa uzun süre yan yana duramazlardı. Bazen Leon'a hak vermemek elde değildi. 'Kanka bu kadar zaman aynı odadasınız niye hiç sigara ateşlemeye getirmiyon?' Harbiden neden getirmiyordu? Tüm bu düşünceleri desteklemek ister gibi esmer kız kendisine sıcak bir tebessümle gülümsedi. İstediği cevabı ağzından bu kadar çabuk alabilmenin sevinciyle kaslarının gevşediğini hissetti. Biraz daha yayıldığı sandalyede kızın sözlerine devam etmesini aynı ilgili duruşla bekledi. Turuncu kafa bir süre kendisini rahat bırakırdı artık. Yarın öbür gün en sevdiği çiçek ne diye gelirse şaşırmazdı gerçi.

    Başını duyduklarına karşı oldukça anlayışlı bir ifadeyle hafifçe salladı. Gayet doğal bir durummuş gibi sakin bir yüz ifadesine sahipti. Belki de normal bir durumdu ama Jud için bugünün golü kesinlikle hiç sevgilisinin olmadığını öğrenmekti. Bu dakikadan itibaren gözünde Leonidas ile şiplenmişlerdi. Kızın çekingen bir şekilde anlattıklarını dinlerken aklında tek bir düşünce vardı. Gerçekte hiç sevişmemiş olabilme ihtimali var mıydı? Iris gözünde sürekli değişen ya da tekrar eden atarlı, cana yakın, sessiz türevi bir sürü sıfata sahipti. Bakire olabileceğiyse aklının ucundan bile geçmemişti. Sonuçta siyah saçlı asi cadımız Güneş'in yanında bir kilo yörsan taze kaşar taşıdığını düşünmesine neden olacak kadar yolluydu da. Kendisini bırak 17 yıl, bir ay sevişmeden hayal edemiyordu. Hoş, yazdan kütüphanede geçen güne kadarki iki aylık sürede uslu durmuştu. Bu bir rekordu. İstisnaların kaideyi bozmadığı bir dünyanın parçasıydılar. Slytherin'li cadı hakkındaki soruları arada kendisine de laf çarparak çirkinleşmeye başlamıştı. 'Kendi kendine de mi?' gibi bir noktaya geldiğinde kızıl büyücü sevdiğinin namusunu zihinlerde bile sorgulatmayacak bir Knockturn delikanlısı olarak masaya teşrif etti. Kitapları cadının önüne lap diye bıraktı. Jud, daldığı yerden sıçrayarak kendisine geldi. Başını bu densiz hareketin sahibine çevirdiğinde gördüğü sorgulayıcı bakışların sebebi yüzünden bir an için 'biliyor gibi lan?' olsa da çocuğun telepatik olma ihtimalinin sempatik olma ihtimalinden daha düşük olduğunu bilecek kadar tanıyordu. Şaka tabii. Baby face suratı ve turuncu saçlarıyla gayet sempatik, yakışıklı adamdı Leon. Iris fazla nazlanmamalıydı. Zira şuan bilmeseler de okula kız kardeşi geliyordu. Kendi önüne konulmuş kitaplardan en üsttekini aldı. "Helen Dimitreu - Dracula Memo." Kitabın alt tarafına küçük puntolarla eklenmişti. "Bir vampirin bir kadının kanını içmesi samimiyetinin göstergesidir." Hafifçe kalkan kaşlarıyla Özcan Deniz tadındaki kitaba baktı. Aynı yazar daha önce de doktor bir vampir olan Levent Atahanlı'nın masum genç kız Ela ile olan derin aşkını işleyen dandik bir roman yazmıştı. Hatta bu yaz dizisi çekilecekti. Levent karakteri için Kutsi ve Robert Pattinson arasında kalındığını duymuştu. Ela ise açık ara farkla her türlü Beren Saat'ti. Bugün çalışacakları konu vampirlerdi ama kitap toplarken bu kadar da çirkinleşmesine gerek var mıydı cidden? Leon kendisinden bahsedildiğini hissetmiş olacak ki bir hamle yapıp kulağına fısıldadı. "Ee kanka, var mıymış? Hiçbir şey söylemiyorsun mk nasıl olacak bu iş?" Parti gününden beri kulağına kulağına fısıldamasına uyuz oluyordu ya, neyse. Omzuyla kaşınan kulağını kaşıdı. Romanın rastgele bir sayfasını açtı. Göz ucuyla Slytherin'li cadıyı kesti. İkiliden kopmuştu. Önündeki kitaptan bir şeyler not almaya başlamıştı bile. Babasının kitabıymış gibi kenarına hızlı olsun diye kısaltarak "O da Elzbhtmş knk" yazdı. Hayvanlık yapmıştı ama kızın duymasına da gerek yoktu. Bu da Jud'un içindeki sığlığın bir diğer örneğiydi. Hiç aklına kızın yaşadığı duygusal durumlar ya da trajik bir geçmiş gelmiyordu. Kankasına bile sağ el muamelesi yapan birinden bu konuda sağduyu beklemeyin zaten. Neyse kitabı masanın kenarına fırlattı. Diğer bir kitabı kucağına çekti. Leon'un üzerindeki çakma coolluk gitmiş yerini yavşak ötesi bir sırıtış almıştı. Haklıydı. Şuan biri çıksa da Alfred seni arıyor ya da özlemiş falan dese götü düşerdi. Alf'ten uzaklaşmak için kucağındaki kitaba odaklanmaya çalıştı. Ani bir hareketle cildi diğer kitabın üzerine attı. Çıkan ses işine dalmış esmer cadıyı bile yerinden sıçratmıştı. "Leon patlar uçlu keleker hakkında her şey ne amk, ne?" Senin yapacağın işi sikeyimin kibarcasıydı bu söylenme. Hoş, Leon şuan hayatı tesbih yapmış sallıyordu. Öyle ki neşeyle kızın boynuna kolunu atıp 'koç' der gibi sırtına vurdu. Nabıyon Leon?


    Iris Vastagh
    Iris Vastagh

    Kızıl Bela ; ))  TRoRccJ


    Uyruk : Finlandiya
    Lakap : Ayriş
    Mesaj Sayısı : 19

    Kızıl Bela ; ))  Empty Geri: Kızıl Bela ; ))

    Mesaj tarafından Iris Vastagh Salı Kas. 25, 2014 11:58 pm



    Genç kız Jud'un sorusunu kendine göre cevapladığında kızın tepkisiz kalmasına şaşırdı doğrusu. Analayışla sallanan başa tatlı tatlı gülümsemekle yetindi. Elindeki kalemle oynamaya devam ederken dudaklarını içeri kıvırdı ve biraz ıslatıp gülümseyişine devam etti. Kendi başınıda sallayarak geri kağıda dönüp karalarken Rick'in görüntüsünü gördü yeniden. Judith'in yıllardır arkadaş olmarına rağmen böyle dikkatsiz olmasına inanamıyordu. Daha iki yaz önce yanında gördüğü yakışıklı esmeri unutmuş olması biraz komik ama bir hayli şaşırtıcıydı. Genede aklının hemen hepsini o baloda Jaska'nın platin kafasına verdiği için bunu anlayabiliyordu. Bazen genç kız sevgili yatakhane arkadaşı hakkında çok fazla şey bildiğini ama kendisini hiç açmadığını düşünürdü. Elbette Jud ilgilense anlatabilirdi, kızı az çok tanıdığı kadarıyla güveniyordu. Genede Alfred ebleğine kayan aklından şüphesi olduğu için pek ses etmiyordu doğrusu. Belki bu yüzden hiç yakınlaşma fırsatı bulamamışlardı, peki Alf ve Jass'dan önce ne olmuştu da bir kere bile hayatlarından bahsetmemişlerdi ki? Iris düşündüğünden de asosyal biri olabileceği kanısına vararak aklına yeniden getirdiği hayatına girmiş tek erkeğin suratını silmek için kağıdı hınçla karaladı. Bunu kimsenin fark etmemiş olmasını bir kitap yüküyle gelen kızıl kafyaa borçlu olabilirdi.

    Kahraman gibi hiç istemediği düşüncelerinin ortasına dalan çocuk kitapları masaya bırakıp ayırırken konuşmaya başladı. Genç kız ismini duyduğunda kafasını çevirdi ama karşılaştığı surata biraz ters bakmıştı. Kız bir anda -ciğim gibi eki hangi samimiyetten aldığını merak ediyordu doğrusu. Tabii bu arada Ilgaz da Güneş'e 'höh be kızı başlamadan korkutma' diyordu. Bütün bunları geçersek eline tutuşturulan iki kitabı karaladığı kağıtların üzerine atarken gülümsedi genç kız. Ödev yapası pek olmasa bile aklının dağılacağı kesindi. Böylece hem notları yükselecekti. Genede kitapları evirip çevirirken ilkinin son derece ansiklopedik bilgi içeren sıkıcı bir şey olduğuna karar verdi. Ötekine geçmek için onu kenara bırakırken 'Kırmızının On Yedi Isırığı' adlı erotik romanı aldığını fark etti. Leon'un bunu özellikle mi yoksa bilmeden mi yaptığına kafa yormadan hemen açtı kitabın kapağını. Tabii muhtemelen özellikle yapmış bir Leon olur karşımızda. Kız daha ilk sayfadan yüzüne sinsi bir sırıtış yerleştirirken karşıda fısıldayan ikiliyi görmüyordu bile artık. Taa ki siyah saçlı arkadaşı hızla kitaplardan birini yana fırlatınca en eğlenceli yerde zıplamasıydı. Gülen suratı bir anda birbirine bağılan ikiliye döndü. Sırıtışına hakim olamadan konuştu. ''Jud onu bırak da şunu duymalısınız.'' Önemli bir şey okuyor gibi yerinde biraz sağa sola yattı. Sırtını dikleştirdi ve kitaba dönen gözleri kelimelerin üzerinden geçerken okumaya başladı. ''Vampir sert gücüyle genç kadının kalçasını kaldırdı. Bu sırada kadın kızıl saçlarını geriye atmış haykırdı. 'evet zac tam orayı ısıracaksın, eveee..t' Vampirin sivri dişleri bacaktan yukarıya çıkarken...Aman tanrım iğrenç.'' Kız son kısmı okuyamadan kahkahaya boğuldu. Kitabın gerisinde bütün damarı kesen bir vampir tavsiri vardı. Bunun traji komikliği karşısında Iris kitabı kapatıp kızıl çocuğa baktı. ''Keleker'i bilmiyorum ama profesör vampir araştırın derken bunu kastetmediğine eminim.'' Kitabı önünden iteklerken hala gülmwsine engel olamıyordu. Sonunda dirseğini masaya yaşlamış dişleriyle elini ısırarak durdu. Bu sırada kızıl çocuğa üzgünüm der gibi göz kırptı.
    Elias Leonidas
    Elias Leonidas

    Kızıl Bela ; ))  U7b964B


    Lakap : Emmoğlu.
    Mesaj Sayısı : 43

    Kızıl Bela ; ))  Empty Geri: Kızıl Bela ; ))

    Mesaj tarafından Elias Leonidas Çarş. Kas. 26, 2014 11:14 pm


    O da Elizabeth'miş qnq yazısını okuduktan sonra adeta hayatı tespih yapıp sallayan Leon'un en son önemseyeceği şey, getirdiği kitapların vampirler hakkında değil de Keleker'ler hakkında olmasıydı. E mk Jud'da bunu bir zahmet bilsindi ama şurada kekesi belki de ilk defa milli olmaya yakındı ki Iris'in kendini kabul etme olasılığının limitinin bile sıfıra yaklaşmadığını, sıfırı ortadan deldiğini göremiyordu. Teğet bile geçmiyordu koduğunun doğrusu be. Yine de kızıl kafa bunların hiçbirini düşünmüyordu tabii, tek düşündüğü şu an ikiliye bakan kumral cadının ela gözlerinin ne kadar güzel olduğuydu ya da elmacık kemiklerinin ne kadar çıkık olduğu… İkisini yanak yanağa poz verirken bile hayal edebiliyordu. Hayır, hayal edildiğinde gerçeği kadar absürt durmuyordu aksine, Leon kendini iri kıyım biri olarak hayal ettiğinden kumral cadı yanında o kadar ufak tefek kalıyordu ki sanırdınız Çılgın Hırsızlardaki Agnes'ti. Ancak Agnes tabii ki Güneş'ti ve sitedeki Agnes'in de zaten diğer adı Elizabeth'ti. İnceyi herkes aldığına göre bir diğer konumuz ve Leon'dayken her daim konumuz olacak Iris'e dönebiliriz. Ama dönemiyoruz, çünkü Jud öyle bir hızla elindeki kitabı masaya bırakmıştı ki, değil tozlar, toz zerrecikleri bile horona kalkmıştı. Sen hayırdır mk diyeceği yerine koç koç diye fısıldayarak elini sırtına vurmuştu. Sanırsınız, Alf gelmiş de gerdeğe girecekler. Gerçi bu ikisi daha evlilik teklifini bile gerçekleştirmemişken spoiler vermek gibi oldu ama olsun. Aksi gibi piremsesi de yerinden fırlamıştı ki Jud'a tam bu anda ölümcül bakışlar atmakla yetinmişti. Daha sonrasında sigara bağlatıp ağzına etmeyi uygun gördü de diyebiliriz tabii ki. Fakat Iris o kadar minnoş biriydi ki kendini korkuttu diye Jud'a kızmak yerine kendi kitabından bir kuple okudu. Öyle bir okumak daha Çetin Tekindor'un sesinden bile can bulmamıştı. Hayır bir de Twilight gibiydi kitap ama daha çok True Blood'a da bakıyordu. Iris de okudukça Leon kendini dizginlemek zorunda kalıyordu. Boru değil yani, yılların Elizabeth'i bu. Üstelik Leon'un yeşil gözleri de Iris'in dolgun dudaklarına kilitlenmişti. Kendi dudakları hafifçe açılırken tam bir abazan olan Leon, bu durumu fark edemedi tabii. Iris'in okuduğu kısmı kafasında onunla canlandırmakla meşguldü. Aman Merlin, kimselere böyle dert vermesin be. Tam olaya hayalinde girişecekti ki Jud'un kendini yan tarafından çimdiklemesiyle kendine geldi.

    Tek dal sigaranın alınması, şekersiz kahve, boyalarının ortadan sıkılması, tuvalinin yırtılması… Bunlar bile Leon'u kendine getirmekte zorlanırken bu çocuktan nasıl düzgün olmasını beklerdiniz? Tabii ki bekleyemezdiniz, çünkü o Leon'du ve her ne kadar Elizabeth'i Iris için kesip atmayı bile düşünse Iris kendinin olmadıkça bu zordu. Üstelik Jud'un da yatakhane arkadaşıydı be kız. Daha beter yani… Jud'u da zaten darlayıp duruyordu da kız öyle Iris'i yanında getiriyordu her yere. Aman canım, arkadaş arkadaşın pezevengi değil miydi zaten? Öyleydi. Kolunu Jud'un omzundan aldıktan sonra masadaki gereksiz kitapları toplamaya başlayan Leon, Iris'in ittirdiği kitabı ucundan tutup çekmek yerine onun eline yakın bir yerden almayı denedi. Ne yani kekeyse de hayallerini de satmadı ya? Kızın 'üzgünüm' diyen bakışlarına çapkınca göz kırparken de ekledi. "Neyse şimdilik bunları topluyorum o zaman. Daha sonra etkin bir şekilde okuma yaparız değil mi? Özellikle de bunun üstünde." Bir insan bu kadar yazabilir ve bu kadar batırabilirdi. Iris şu an kalkıp gitse yeriydi. Keşke gitseydi de bu sözleri dedikten sonra Leon'un kıpkırmızı kesilen suratını görmek zorunda kalmasaydı ama işte orada o güzel gözlerini doktora götürmesi gerekirken tutmuş Leon'a bakıyordu. Bakışlarında da arkadaşlık bile olmayan, bildiğin grup arkadaşına bakar gibi bakıyordu. Kızıl kafa da içinden bu bakışı nasıl çevireceğiz diye düşünüyordu. Bir yandan da kalkmış gereksiz kitapları diğer masanın üstüne koymuştu. Geri döndüğünde ise Jud'un yanına oturmamış, direkt olarak Iris'in yanına çökmüştü. "Vaaaay." Bakışları direkt olarak Iris'in profilindeyken güzel bir şeyler söylemek istedi, artık ne kadar başarılı olduysa. "Profilden bile güzelsin. Annenlerle tanışmak isterim doğrusu." Ne diyon mk ne diyon? Oldu olacak haftaya cumartesi müsaitseniz hayırlı bir iş için geleceğiz de deseydin.
    Judith Greyjack
    Judith Greyjack

    Kızıl Bela ; ))  TRoRccJ


    Uyruk : Fransız, İngiliz.
    Lakap : Blackjack, Yörsan, Jud.
    Mesaj Sayısı : 84

    Kızıl Bela ; ))  Empty Geri: Kızıl Bela ; ))

    Mesaj tarafından Judith Greyjack Perş. Ara. 18, 2014 10:46 pm


    Iris'in tartışan ikiliye seslenişi yeni bir gerilime noktayı koydu. Jud ters bakışlarını bir nebze olsun yumuşatarak cadıya dönerken, Leon Allahsızı "duymalısınız" kelimesindeki o dahil olma halinden pamuk gibi olmuştu. Siyah kahküllü cadı Iris'in bu çalışmaya ikisinin aksine daha ciddi yaklaşacağını sanmıştı. Fakat genç cadı olayı toparlamayı bırakın karşısında oturan çocuğu yanlışlıkla babannesi yıkanırken içeri giren Fırat durumuna sokacak gibiydi. Okuduğu vampir hikayesi Judith'in bile ilgisini çekmeyecek nitelikteydi. Oldum olası vampir hikayelerinden hoşlanmazdı. Bir de bunun fantastik hikaye kategorisine konmasına ayrı uyuz olurdu. Sonuçta yaşadıkları evren başlı başına fantastikti amk, neyi acayipti ki vampir olmanın? Cadı daha çok Irvine Welsh severdi. Eğer bir damar dinlemek istiyorsa oraya sonunda bir diş değil iğne batmalıydı. Keza Sick Boy'suz bir toplar damar düşünemiyordu. Yine de Iris'i okuduğu kadın kahraman olarak hayal edince gülmeden edemedi. Büyük ihtimalle karşısındaki elemanı ölümsüz olduğuna pişman ederdi. Başını çevirdiğinde yanında oturan turuncu kafalının da kendisine benzer bir hayalin içine düştüğünü anladı. Iris'in yaptığı iş değildi, Leon ki eski sevgilisi bile hem isimen hem de ilişkileri bağlamında Elizabeth olan bir insandı. Bu kadar seksepaliteyi hoşlandığı kızdan duymak basiretini bağlamıştı. İlla bir bağ görülen yerde kırbaç ortaya çıkmalı mıydı? Allah aşkına Cansu ne yazıyordu? Uykusu vardı. Leon'a da bir şey oluyordu ama oldukça artı on sekizdi. Judith kendisine gelsin diye çimdikledi. Tamam esmer cadı az fettan davranmamış olabilirdi ama karşısında böyle tavırlar görmek istemeyeceğini bilecek kadar onu tanıyordu.

    Leon'un aldığı uyarı kafasını açmamış olacaktı ki cadıya göz kırpıp gevşek gevşek konuşmaya başladı. Kızın karşısında rencide olmasın diye ensesine şaplak indirmediğine pişman olmuştu. Belki de Leon'la aralarındaki uyarı mekanizması sadece "ense traşı" üzerinden dizginlenebilen bir şeydi. Gereksiz kitapları toplayıp yan masaya götürme zahmetine giren kekesi son sözlerini söylerken Judith esniyordu. Akşama dek yataktan çıkmamasına rağmen hiçbir şey yapmaya heyecanı yoktu. Oysa karşısında normal bir gün keyfine şenlik ortam vardı. Adeta orman perilerinin çiftleşme dansını izliyordu. "Leon hazır ayaktayken bir kaç düzgün kaynak getirsene." Bunu söylediğinde genç büyücü çoktan pirimsesinin yanına kurulmuştu. "Hadi kekem, hadi." üstelemelerine itiraz etmese de ayakçı gibi getir götür yaptırılmasına bozulduğu yeşil gözlerinden açıkça okunuyordu. Masada cadıyla tekrar başbaşa kaldıklarında yerinden hafifçe doğrulup masaya yaklaştı. Önünde açık duran kitaba yasladığı dirseklerinden destek alarak yüzünü ellerinin arasına aldı. Bıraksalar burada bile uyuyabilirdi. "Leon'la beraber büyüdük sayılır. Greyjack'ler kardeş konusunda zengindir ama ben tam anlamıyla kardeş olmayı onunla öğrendim." Konuya direkt dalmıştı. Judith bu zamana kadar bilmiyorsa bile biraz önceki hallerinden genç büyücünün ilgisini anladığına inanıyordu. Sonuçta hiç sevgilisi olmamışsa bile bu bariz bir şeyi göremeyeceği anlamına gelmiyordu. "Peşindeki ya da okuldaki diğer çocuklara benzemez. Sağlam çocuktur. " Bunu neden söylediğini bilmiyordu. Tek istediği kızın kekesini üzmemesiydi. Şimdilik ortada bir şey yok gibi gözükse de bir tarafta ateş bacayı çoktan sarmıştı. Alf gibi bir dargın bir barışık tavırlarla Leon'u da kendisine benzetirse geriye gülümsemesini sağlayacak ne kalırdı ki. Tembel bir şekilde yerinden doğruldu. "Ben odaya çıkıyorum Iris, kusura bakmayın, zaten bu akşam kafamı hiçbir şekilde toplayabileceğimi sanmıyorum. " Ayağa kalkmasıyla masaya damlayan Leon "nereye gidiyon lan ödev yapacağıdık" şeklinde konuşurken aynı cümleyi tekrarlamak yerine sırtına vurup kapıya doğru gitti. Bu vuruş ne anlama geliyordu sanki çocuk gerdeğe giriyor amk ama cidden Cansu da bilmiyordu. Tek bildiği rpyi bu kadar uzun zamandan sonra yazıp bir de kötü yazmış olmasıydı. Ama artık ne yazdıysa koymak zorundaydı. Hem ayıp etmişti hem de Ilgaz Iris ile online olarak adeta kendisine sessizce Allahsız Paççoz diyordu.

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 8:00 am